Category Archives: Yazılar
İngiliz kızların partisi
Anestezi ve Reanimasyon uzmanlık sınav soruları
20 ocak 2016 da girmiş olduğum anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanlık sınavımın sorularını ve diğer arkadaşlarımın bazı sınav sorularını sınava benden sonra girecekler için paylaşıyorum.
Dr. Murat Gönenç Bakırköy Sadi Konuk Eğitim Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi
Dr. Sibel Oba Şişli Hamidiye Etfal Eğitim Araştırma Hastanesi Anesteziyoloji Reanimasyon
Dr. Faruk Seçkin Yücesoy (uzman adayı)
Dr. Nergiz Sungur Taksim GOP Eğitim Araştırma Hastanesi Anesteziyoloji Reanimasyon
Dr. Leyla Saitoğlu İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim Araştırma Hastanesi Anesteziyoloji Reanimasyon
Dr. Gülfidan Kaygusuz Aras Yedikule Göğüs Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Dr. Ayşe Hancı Şişli Hamidiye Etfal Eğitim Araştırma Hastanesi Anesteziyoloji Reanimasyon
1-Kaudal blok sonrası yüz kaslarında kasılma ve aritmisi olan hastada ne düşünürsün ?
Lokal anestezik toksisitesi
1b-Tedavisi nedir ?
Hava yolu güvenliği ve resüsitasyon, midazolam, propofol, tiyopental, iv lipit solüsyonu
Continue reading Anestezi ve Reanimasyon uzmanlık sınav soruları
ABD vizesi ve Pasaport
Merhaba !
Eğer Amerika Birleşik Devletleri için turistik vize başvurusunda bulunmak istiyorsanız ve daha önce vize almış birisinin yardımına ihtiyaç duyuyorsanız doğru adrestesiniz.
Aşağıdaki uzunca yazı Üniversite mezunu 26 yaşında turistik amaçlı abd vizesi almak isteyen birisi için birinci elden %100 geçerlidir.Diğer şekillerde ufak tefek ekleme ve çıkarmalar olacaktır.örneğin bir öğrenci için transkrip şart veya eğitim için giden birisi için karşı üniversiteden alınan davet ve formlar,farklı amaçlar için farklı formlar da doldurulması istenebilir.ancak bunlar nadir.o yüzden aşağıda anlattıklarım %95 in vize görüşmesi için ihtiyaç duyduğu herşeyi kapsıyor olacak.
Ekim.2011 de abd vizesi almış birisi olarak bu işlerin nasıl yapıldığını sade ve basit bir şekilde anlatmak istiyorum.Amacım sadece bu bloğu okuyarak çok pratik bir şekilde vize alabilmeniz.
Meraklıları için hemen maliyeti de yazayım :
Mayıs 2014 Londra Seyahatim
Londra maalesef bizden yüzyıl ötede , gelişmiş, kalkınmış , insanların bakışlarında refah, huzur ve mutluluğu bariz bir şekilde görüyorsunuz.
Beni en çok etkileyip en çok üzen şey ise özellikle restoranlarda ,mağazalarda,cafelerde çalışan insanların hep mutlu, güleryüzlü,kibar ve işini özenle yapıyor olması. Adamlar mutlu . Kimsenin suratı asık değil. Yolda da metroda da herkes güleryüz gösteriyor.Aslolan da şu ki adamlar bunu yapmacık da yapmıyorlar. Herkesin dilinde bir ‘sorry, thank you ,helloow’ üçlemesi var ki biryerden sonra sinirlerimi bozuyor.Çünkü döndüğüm yerde bunlar olmayacak.Londra ya adım atar atmaz Oyster kart adındaki akbillerini almak için sıraya girdik.Sırada 20 kişi bekliyor ve adam orada 1 aylık oyster kart almak istediğimizi söyleyince adres bilgimizi istiyor. Otelin adresini verdim adam bulamadı.Yaşlı herhalde göremedi dedim diğer bir otel adresi verdim bunun zip kodu nedir dedi.Aaa ıı şey herhalde 10130 du diye attım gitti. nedir abicim yaz gitsin diye düşünüyorum. Adam bu hiç mantıklı bir zip kodu gibi gelmiyor kulağa demez mi ? ! E der. Adamlar bir aylık akbil alacak adamın adresini bilmek istiyorlar. mail adresini ve başka kişisel bilgilerini.Hayır şimdi burada 2 tane ilginç ve komik nokta var. birincisi 20 kişilik sırada kimse biz herkesin zamanına umarsızca tecavüz ederken gıkını çıkartmıyor.Memur adamın tek derdi bizim zip kodunu bulup sisteme girmek zira sistem aksi taktirde kartı vermiyor.Ayrıca ingiltere zip kodları aynı şunun gibi : zyl9k . Adam benim salladığım zip kodu için bana kötü kötü de bakmadı ayrıca. Kafası karıştı garibimin.Alışık da değil demek ki bizim gibi adamlara.Türkiye ye turist gelecek ben orada veznedar olucam ,benden 1 aylık akbil isteyecek ben ona tr adresini soracağım adam posta kodun nedir diyince bana qqwll diyecek. Adamın alnını karışlarım.Yaparım bilirim.
Londranın metro ağı ünlü.Gerçekten biryerde metro bitiyorsa ya diğeri başlıyor ya tren başlıyor.Yurdu demir ağlarla adamlar örmüş.Biz hala öğüt dinleyeceğiz.Metro ile gidilmeyecek yer yok yeter ki sizin aktarma yapmaya mecaliniz olsun .Metrolarda bizdeki kadar yoğunluk da yok.tıkış tıkış olmuyor. O lanet otobüslerde eğer birisinin kartı yoksa şöföre para verip bilet alıyorsunuz.Arkanızdan kimse sizi geçmiyor .herkes bekliyor.Herkes sakin. Bizim kültürün tabiriyle mal mal bekliyor adamlar.İzdiham diye birşey yok. Kimse sinirli de değil zaten.Korna sesi de duymadığınız için içinize siniyor bir huzur.Gözlerimi kapatınca yandaki parkın kuş ve ağaç sesleri gelmiyorsa eğer duyacağınız insan kahkasıdır.Ahh ya da şöyle söyleyeyim ,, Gözlerimi kapatınca yandaki parkın kuş ve ağaç sesleri gelmiyorsa eğer ne olmuştur biliyor musunuz anlatayım : gözlerimi kapatarak yürüyemediğim için durmuşumdur. kapattığım kaldırım yolunda insanlardan uzun bir kuyruk oluşmuştur ve herkes gözlerimi açıp yoluma devam etmem için sabırla bekliyordur. Sıradaki adamların bazıları cep telefonunu karıştırırken bazıları telefonla konuşuyor kimisi de çocuğu kucağında ona sosyal hayat dersi veriyordur.Olayı tasvir edebildim mi bilemiyorum.Londra da beni yaralayan bir başka gerçek ise müze gerçeğidir. British Museum isimli büyük ingiliz müzesinde kaybolmaktan sıkılmak , tabela mı takip edeyim nere gideyim hangisini okuyayım hangisinin resmini çekeyim diye düşünürken yorulmak, kendini müze içerisindeki restoranda birşeyler atıştırıyor bulmak müzelere başka bir bakış açışı kazanmamı sağladı. Ben oysa ki Dolmabahçe Sarayındaki Almanca tarih dersi veren rehberi gördüğümde biz bu olayı aşmışız sanmıştım. Burada heryer tur rehberi elektronik rehberler ve istemediğin kadar dil tercihi kaynıyor.Hayır türkçe yok .Adamlar mısır dan suriye den yunanistan dan muğla dan bodrum dan heryerden yürütüp çaldıkları devasa anıtları, heykelleri tarihi yazıtları oraya koymuşlar. Herbiri Bizim hastane kadar tarihi eseri sergiliyorlar.Utanmışlar herhalde bu durumdan ki müzeler ücretsiz. İşte değil. Adamlarda kültür, sanat doruk noktada.Girişte 5-10 pound bağış yapın diyip duruyorlar fakat seni o kültürü görmekten mahrum bırakmıyor. Kendi milletini ve kültürünü , özünü de sana işliyor.Bu aynı zamanda bir devşirme politikası.Bir gösteri. Bir akrobasi.Dünyanın en fazla turist çeken ülkesinin sana hava atması.Entellektüalite savaşı.Artisleri,National Art Gallery isimli dünyaca ünlü sergide sana sırayla anlatması da dünyadaki ingiliz diyince insanların durmasının sebebi.Burada Sunay Akın ın şu sözlerine gönderme yapmadan geçersem borçlu kalırım kendisine.işte;
Yaya geçişlerinde koca otobüslerin durup siz yol vermesi heryerde bisiklet yolu olması . Bir kredi kartı ile barclays ten bisiklet kiralayabiliyor olmak ve istediğin yere gittiğin zaman bisikleti oraya bırakman londranın lüks tarafları gibi geliyor bize.Hakbuki bunlar bizde de mümkün.Adamlar sanata kültüre değer veriyor .İnsana da değer veriyor.
Şöyle bir masalım var. David Beckham 2000 yılında ingiliz milli takımının hollanda ile yaptığı final maçında kupayı ingiltere ye kazandıran son dakika golünü attıktan sonra eliyle sol burnunu tıkayıp sahanın çimenlerine sümkürür. O tarihi maç bittikten sonra david beckham ın sümüğünü bu adamlar altındaki 30×30 cm lik alan ile oradan kazırlar.Cam ile kaplayıp müzeye koyarlar. Adamlar böyle adamlar.
Gelelim İngiltere nin yaşarım burada dedirten özelliklerine burada heryer yeşillik güzellik ve park.Göz alabildiğine hem de. şehir merkezinde bile .hyde park ı hiç saymıyorum birsürü kocaman park bahçe yürüyüş koşu alanı ve parkuru mevcut.
Benim hayalimde ise şöyle birşey mevcut. Bir Atatürk heykeli.
İleri gitmiş nerdeyse çoğu ülkede anlattıklarım hep aynı. İngilizlere özgü şeyler değil bunlar.Bunlar bilimsel gerçekler hatta.
Neyse işte Londra da mutluydum. Herkesin görüp, iyi bulduğunu vatanıma da kazandırmasını dilerim.
Bunları da buralara boş yere yazmıyorum.Düşünün ve fark edin diye yazıyorum.
Sevgiler