Category Archives: Yazılar

Barack Obama

Eğitimin önemi ve eğitime bakış Barack Obama geçenlerde izlediğim bir söyleşide çok ilginç bir tespit yaptı ve dedi ki ;
Babam yanımda değildi ama bana ışık tutan insan aslında annemdi …
Beni ileri taşıyan değerleri düşündüğüm zaman görüyorumki hepsi ona bağlanıyor…
Dürüst olmak , nazik olmak , faydalı olmak , sorumlu olmak , çok çalışmak , herkese saygılı davranmak.

Çok ilginçtir annesi boşandığı afrika kökenli eşini hiç bir zaman horlamıyor , kötülemiyor ve oğlu için zekasını ondan aldı diyebiliyor büyük bir mütevazilikle .
Her seferinde Obama’ya babasını iyi gösteren hikayeler anlatıyor …
Babamla ilgili tek bir kötü şey söylemedi diyor.
Ama bu sayede çok önemli bir şeyi de anladım diye ekliyor Obama ; o da çocuklarımın hayatında ne kadar çok olmak istediğimi.

İkinci ve belkide ilerideki hayatında en etkili ve temel olacak bir şeyi daha yapıyor annesi ..
Endonezya’ya ikinci evliliği vesilesiyle yerleştikten sonra oradaki eğitimin yeterli olmayacağını düşünerek oğlunu her sabah beşte uyandırıp , okula gitmeden ders çalıştırıyor ve o günkü müfredatın tamamını bıkmadan usanmadan tek tek öğretiyor…
Obama bunun için okul öncesi eğitim diyor .
O zamanlar bana korkunç gelen bu şeyin şimdi ne muhteşem bir fedakarlık olduğunu idrak edebiliyorum diye de ekliyor.
Zira annem benim tüm yalvarmama rağmen beni dinlemiyor ve bu eğitimden hiç taviz vermiyordu diye sitem ediyor gülerek .

Obama geniş bilgisi ve etkisi ile ABD tarihine damga vuran başkanlardan biri oldu herkesin malumu ..
Ve bu şahsiyetin arkasındaki asıl kahramanın ise annesi olduğunu öğreniyoruz yıllar sonra kendi ifadesinden…

Şimdi çocuklarının eline bir telefon tutuşturan , televizyondaki subluminal mesajlara aldırmadan onları kendi eliyle aptallaştıran , eğitimin içeriğine bakmadan sadece okuldaki öğretmenle onu kısıtlayan ve ufkunu daraltan , bir anneler kuşağından dünyaya damga vuracak şahsiyetlerin çıkması beklenebilirmi ?

Dikkat ettiniz mi bugün nobel ödüllü Aziz Sancar ile aşı mucidi Özlem Türeci ve Uğur Şahin aslında batıda eğitim almış , batıda belirli bir disiplini kapmış ve orada olgunlaştırılmış bilim insanları ….

Bugünün müslüman anneleri dedikodu sohbetleri , çarşı pazar gezmeleri , türlü türlü malayani işleri çok seviyor ve onlarla adeta zamanı nakış gibi işliyor..
Ne doğru dürüst kitab okuyor , ne de çocuklarına okutabiliyor…
Hal böyle olunca müslüman ülkeler teknolojiden sanayiye her şeyde batının eline bakıyor .
Batı’ya kafa tutucak ne ekonomisi nede savaş teknolojisi var o yüzden ABD gibi güçlerin sözünden dışarı çıkamıyor , esaretin hakkını fazlasıyla veriyor..

Demostenes

Eski Atina’da önemli bir soruna çözüm aranırken kürsüye fikrini söylemek için filozof Demostenes çıkar. Ancak kekeme olduğundan sözünü dinletemez. İnsanlar sürekli kendi aralarında konuşmakta, filozofu dinlememektedir. Bunun üzerine Demostenes, “Bir hikaye anlatıp ineceğim” diye bağırır ve sessizlik olunca anlatmaya başlar:

“Bir yolcu Atina’dan Megara’ya gitmek için bir eşek kiralamış. O eşeğin üzerinde, kiralayan eşeğin sahibi de yayan olarak yanlarında beraber yola çıkmışlar. Derken öğle sıcağı bastırmış, biraz dinlenmek ve öğle yemeği yemek için durmuşlar ama hiç gölgelik yokmuş ve eşeğin sahibi hemen eşeğinin gölgesine sığınmış. Eşeği kiralayan, ‘Sen çekil gölgede benim oturmam gerek’ demiş. Eşeğin sahibi itiraz etmiş: ‘Tabi ki ben oturacağım, çünkü eşek benim.’ Yolcu; ” Ama eşeği kiraladım’ deyince de, ‘Ben sana eşeği kiraladım gölgesini değil’ cevabını almış ve tabi sonunda aralarında kavga çıkmış.

Hikayeyi dinleyen herkes dikkat kesilmiş ve hikayenin sonunu bekliyormuş ama Demostenes bu noktada kürsüden inmiş ve uzaklaşmaya başlamış. Dinleyiciler,” Hey ne oldu sonunda? Hikayenin sonunu anlat” diye bağrışmaya başlayınca Demostenes kürsüye dönmüş ve demiş ki; “Ben sizin için çok önemli bir konuda bir şeyler anlatmaya çalışıyorum ama siz eşeğin gölgesini merak ediyorsunuz. Artık ne fikrimi söyleyeceğim ne de öykünün sonunu” ve yürüyüp gitmiş.

Çİn seddi

ÇİN SEDDİ

🌿Çinliler barış içinde yaşamaya karar verdiklerinde büyük Çin Seddi’ni inşa ettiler. Yüksekliğinden dolayı hiç kimselerin tırmanamayacaklarını düşündüler…
Fakat, inşasından sonraki 100 yılda Çinliler 3 misli daha fazla işgale uğradılar.

🌿 Düşman piyade askerlerinin, hiçbir zaman duvara tırmanma ya da duvara dahletmeye ihtiyaçları olmadı.
Çünkü, her zaman muhafızlara rüşvet verdiler ve kapılardan girdiler.

🌿 Çinliler yüksek ve kalın duvar inşa etmişlerdi; fakat duvar muhafızlarının karakterlerini inşa edememişlerdi.

🌿 Netice olarak, insan karakterini inşa etmek farklı ve önemlisi.
Her şeyin inşasından önce gelir.
Yeni neslin bugünkü ihtiyacı işte budur.

🌿 Bir oryantalistin dediği gibi; “Eğer bir milletin medeniyetini tahrip etmek istiyorsanız

3 yol var;

  • Aile yapısını tahrip edin.
  • Eğitim sistemini tahrip edin.
  • Rol modellerini ve referanslarını küçümseyin, alçaltın.

Aileyi tahrip etmek için; anneliği küçümseyin ve alçaltın.

🌿 Eğitim sistemini tahrip etmek için; eğitimcilere, öğretmenlere önem vermeyin ve toplumdaki itibarlarını düşürün ki, öğrencileri onları hakir görsün, küçümsesin.

🌿 Rol modellerin itibarını küçültün.
Alimlerin ve bilim insanlarının sinsice mahvına çalışın, ta ki onlardan şüphe duyulsun, kimse onları dinlemesin ya da takip etmesin…

Bilinçli anne kaybolduğunda, adanmış öğretmenler kaybolduğunda ve rol modeller itibarsızlaştırıldığında kim gençlere insani değerleri öğretecek?

Rusya puanlama sistemi

rusya

Rusya’da en yüksek not 5’iken, bir çocuğun boş kağıt verse bile alabileceği en düşük not 2’imiş. Bu uygulamadan yeni haberdar olan biri şaşkınlıkla Moskova Üniversitesi’ndeki Dr. Theoder Medraev’e sormuş “boş kağıt veren bir öğrenciye neden “0” yerine “2” veriyoruz, niye öğrencilere adil davranmıyoruz” diye.

Medraev bu soruyu “her sabah 7’de soğuk havalarda bile kalkıp okula gelen, tüm dersleri takip eden, toplu taşıma ile sınava saatinde yetişen ve soruları cevaplayamasa bile en azından sınava giren, başka bir hayat yaşayabilecekken okumayı seçen birine nasıl “0” verebiliriz” diyerek cevaplamış.

Biz demiş, sadece sınavdaki sorunun cevabını bilmiyor diye hiçbir öğrenciye “0” veremeyiz. En azından insan olduğu ve denediği için o öğrencilere de saygı göstermeliyiz.

Doğduğumuz andan beri küçüklü büyüklü ne kadar farklı sınavlarla karşı karşıya kaldığımızı düşünün, zaman zaman aldığımız “0”lar nedeniyle nelerden vazgeçtiğimizi, vazgeçişler nedeniyle asla keşfedilmeyecek potansiyelleri…

Yıkmanın en kolay iş olduğunu, asıl zor olanın yapıcı yaklaşarak ilmek ilmek yol almak olduğunu düşünün. Hakkınız yense de, “0” alsanız da hayatın önünüze getirdiği sınavlarınızda bilin ki asıl hak ettiğiniz notunuz en az “2”. ilkinde başarısız da olsanız deniyor olmak bile bir başarı…

Piyango


Lenin, sermayenin piyango oyunlarıyla halkı nasıl aldattığını 1903 yılında kaleme aldığı Kır Yoksullarına adlı broşüründe şöyle anlatıyor:
“Hemen piyangonun ne olduğunu anlatayım. Örneğin benim 50 ruble değerinde bir ineğim var. Bu ineği piyango ile satmak istiyorum ve o nedenle herkese 1 ruble değerinde bilet almayı öneriyorum. 1 ruble ile inek sahibi olma olanağı var! Herkes ineği satın almak istiyor ve rubleler yağmaya başlıyor. 100 ruble toplandığında, piyangoyu çekiyorum: piyangoyu kazanan, ineği bir rubleye almış oluyor, diğerleri hava alıyor. İnek insanlara “ucuza” mı geldi? Hayır, çok pahalıya geldi, çünkü değerinin iki katı para ödendi, çünkü iki kişi (piyangoyu düzenleyen ve ineği kazanan) hiçbir şey yapmadan kazanç sağladılar, hem de paralarını kaybeden 99 insanın sırtından.
Demek ki piyangonun halk için kazançlı olduğunu söyleyenler halkı basitçe aldatmaktadırlar.”

(Lenin, Kır Yoksullarına, İnter Yay., 1993, s.45-46)