En az Sadaka taşları kadar hayret ve hayranlık uyandıran bir taş vardır. Bu taşlar, şadırvan ve çeşme kenarlarında bulunan hamal taşlarıdır.
Sırtındaki yük dolu küfe ile bir çeşmenin önünden geçerken su içmek için yere eğilip küfeyi bırakmasın, beli incinmesin diye yükseklikleri ortalama 130 ile 150 santim arasında değişen ve çeşme kenarlarında bulunan bu taşlar da tıpkı sadaka taşları gibi yanlarından geçen insanların anlamsız bakışları arasında kendilerini fark edecek nesli beklemektedir.
Bugün bile hemen hemen her köşe başında karşımıza çıkan ve eski olma özelliğine sahip pek çok şadırvanın veya çeşmenin hemen kenarlarında yuvarlak ya da dörtgen mermer çıkıntılar görürüz. Bu taşlar, o bölgeden geçen ve yük taşıyan hamallar düşünülerek namaz vakti geldiğinde veya susadığında su içmek maksadıyla sırtındaki yük dolu küfeyi bırakmak için yerlere kadar eğilmesin, belini incitmesin diye yapılmıştır. Osmanlının bütün insanlık hafızasına hediye ettiği bu taşlar sadece yük taşıyan insanların hayatlarını daha kolaylaştırmak içindir. Ne hoş bir estetik duygusu.